EVET, DEĞİŞİYORUZ AMA…

EVET, DEĞİŞİYORUZ AMA…

Dijital devrimle birlikte; Endüstri 4.0, 5G, Yapay Zeka, Siber Güvenlik, Veri Analizi… iyiden iyiye hayatımızda artık. Yeni normalin yeni terimleri. Pandemiyle falan ilgisi de yok. Zaten varlardı ve artık hep olacaklar. Hepsinin ortak noktası hız. Artık her şey daha hızlı. Zaten yeni kuşaklar da bundan hoşnut. Onlar da hızlı. Öğrenirken hızlı, tüketirken hızlı, yaşamda hızlı, yemekte hızlı. Acele ediyorlar. Yetişecek bir yerleri var gibi. Var da aslında. O kadar çok ilgilenecekleri, inceleyecekleri, farkında olacakları konu ya da araç var ki. Çabuk olmak zorundalar ve bu hızdan keyif alıyorlar. 

Yukarıda saydığımız yenilikler bir çoğumuzu korkutuyor. Haksız da sayılmayız. Önemli bir çoğunluğumuzun uzmanlık alanlarının dışında terimler bunlar. Bazılarımızın ne oldukları hakkında bilgisi öylesine kısıtlı ki. Hani bilmediğimizden korkarmışız ya, ne çok yeni korkularımız oluşmuş.  

Önemli bir korkumuz da pandemi son birkaç aydır. Bitecek mi, bitince ne olacak diye düşünüp duruyoruz. Sosyal medya ve televizyonlarda herkes fikrini söylüyor. “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” en popüler görüş. Çok da havalı. Bünyesinde esrarengiz bir hava var bir kere cümlenin. Tabii bu sözü edenlerin birçoğunun “Peki nasıl olacak?” sorusuna verecek net bir cevapları yok. Tahminleri var, fikirleri var, öngörüleri var ama dayanakları yok.  

“Her şey değişecek” diyorlar. “Artık herkes evden çalışacak. Toplu halde etkinliklerde olamayacağız. Çok gerekliyse dijital ortamlarda topluluk oluşturacağız. Mecburen ofislerde çalışacak olan az sayıda çalışan da cam bölmelerde çalışmak zorunda kalacak.”  

“Artık birbirimize sarılmak hatta tokalaşmak tarih oluyor” deniyor. “Uzaktan el ile selam ve tebessüm yeterli olacak.” Bazı TV yorumcuları hatta inanmazsınız, uzmanları; “Bunu ben yıllardır söylüyorum, neden dokunuyoruz birbirimize, ne anlamı var, şimdi dokunun da göreyim” diyorlar. Çok da iddialılar bu görüşte. Psikologlar, sosyologlar duymasın. 

“Maskelerimizi aşı bulunmadan artık çıkaramayacağız” diye hayıflanan da az değil. Peki, bu kadar bireysel yaşama döneceksek, tiyatro, opera, bale, konser de tarih olacak demektir. Sahne sanatları sizlere ömür. Birlikte seyredemeyeceğimiz için sinemalar da gitti demektir. Mesela fuarlar, tanıtımlar, seminerler, yetişkin eğitimleri, ulaşım araçları da artık tu kaka! Bu sektörler de komple çöktü demektir.  

Yapmayın, etmeyin. Değişim böyle bir kavram değil. Uber çıktı da yok oldu mu taksi sektörü, Netflix geldi de kapandı mı sinemalar hemen?  Öyle bir virüs çıktı diye dünya tersine dönmez hemen. Virüs yüzyıllardır var, şimdi artık daha dijitaliz diye mi her şey süpersonik bir hızla değişmek zorunda? Evden çalışma da online eğitim de uzaktan bağlanma da zaten vardı. Vardı da kapattık mı dükkanları komple?  

Yanlış anlamayın, “sen de yazmışsın işte bir görüş” demeyin. Bunlar görüş değil, eskinin analizi. Bakın kitaplara, tarayın interneti; doğal felaketler hariç, böyle ışık hızıyla bir değişim yaşamış mı insan toplumu, 4,5 milyar yaşındaki yerkürede.  

Değişim, yavaş olur. Sindirim bile yuttuğun gibi olmuyor. 1 kare çikolatayı sindirmek için saatler lazım. Değişimi de sindirmek gerek. Dijital dünya çok hızlı, evet. Ama bu dijitalliğin temeli olan bilgisayarın (ENIAC) keşif tarihi de 1946. Neredeyse asır geçmiş, ancak bu noktaya gelebildik. 

Evet değişiyoruz. Hem de her gün, her dakika hatta. Her okuduğumuzda, her yorumladığımızda, her tecrübemizle. 1946’dan önce de değişiyorduk, Covid’den sonra da değişeceğiz. Ama böyle korkunç hızlarla değil. Adaptasyon zaman alır.  

Uzmanlığından hiç şüphemizin olmadığı değerli doktorlarımız “Dikkatli olun, maskesiz sokağa çıkmayın, sosyal mesafeyi koruyun, yoksa ölebilirsiniz” diyorlar. Onlar böyle çirkin söylemiyorlar elbette ama söyledikleri bu. Peki dinliyor muyuz onları? Bırakın başkalarını suçlamayı, hangimiz ilk günlerdeki kadar titiziz? Ya da kaçımız tüm yazı evde geçireceğiz, yaz tatili yapmadan, memlekete gitmeden? İnsanlar “ölebilirsiniz” diyor ama biz hemen değiştir(e)miyoruz alışkanlığımızı. Avrupa, Amerika da değiştiremiyor ha hop diye. Çünkü alışkanlıklar öyle hop diye değişmezler. Zaman ister. Sindirim ister. Çikolata kadar kolay da sindirilmezler. 

Ezcümle, korkmayınız! Bu günler geçecek ve eskiye döneceğiz. Biraz daha dikkatli olacağız elbette ama hepsi o kadar. Evet, kayıplarımız var ve çok üzgünüz onlar için. Hatta ne yazık ki, yeni kayıplarımız da olacak. Ama değişim buna rağmen yavaş seyretmeye devam edecek. 

Sinemaya da gideceğiz, tiyatroya da, konsere de. Eğitimler de devam edecek, lansmanlar da tanıtımlar da. Uçağa da bineceğiz, metroya da, metrobüse de. Okullar da açacak kapılarını, maçlar da oynanacak, seyirciler de seyredecek. Biraz zaman alacak belki, birkaç ay daha zorlayacak bizi ama bitecek. Ben demiyorum, tarih diyor, bilim diyor. 

Engin Baran 

Eğitmen, Yönetici Koçu 

Bir Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.