Gelişim Zihniyetini Yaşatmak Onu Beslemekle Mümkün

Gelişim Zihniyetini Yaşatmak Onu Beslemekle Mümkün

Günümüzde gelişim programlarının omurgası konumunda bulunan “growth mindset” kavramı 1970’lerin sonu 80’lerin başında Carol Dweck’in (https://www.youtube.com/watch?v=hiiEeMN7vbQ) çalışmaları sonucunda popülerleşti. Bu çalışmalarda Dweck öncelikle öğrencilerin başarı / başarısızlık kavramına vermiş olduğu tepkilere odaklanmış ve bazı öğrencilerin olumsuz sınav sonuçları neticesinde kaynağın kendi yetenek ve zekaları ile ilgili olduğuna dair sorgulamalar yaptığını fark etti. Bazıları ise bu sonuçları yeni bir çalışma stratejisi geliştirebilmek için bir veri olarak kullanabiliyordu. Çalışmalar derinleştikçe zihnin karşılaştığı durumlar karşısında iki yoldan birini tercih ettiği gözlemlendi.

Sabit Zihin & Gelişen Zihin Stratejileri

Sabit zihin (fix mindset), karşılaştığı durumlar karşısında çabanın değerini görmezden gelir ve aslında her şeyin yeteneklerle ilgili olduğunu, yeteneklerin de doğuştan geldiğini düşünür. Bu nedenle de başarısızlık karşısında seçenekler “onun açısından” sıfıra yakındır. Bu düşünme stratejisi insanın gelişim & yenilik & dönüşüm gibi kavramlardan uzak durmasına neden olur çünkü herhangi bir başarısızlık durumunda bir çıkış yolu olmayacağı inancı yerleşmiştir.

Geri bildirim almak ve vermek de oldukça zordur çünkü sabit zihin modeli duyduklarını kişiselleştirme eğilimindedir. Mesele daima kişisel yeteneklere doğru evrilir.

Buna karşın gelişim zihniyeti temel noktada şu ön varsayımla hareket eder: yetkinlik & yetenekler geliştirilebilir. Buradan başlayan zorlukları kucaklayabilmeyi kolaylaştırır, sürdürülebilir bir gelişim yolculuğunu sürekli öğrenme ve deneme yöntemleri ile devam ettirebilmeyi sağlar.  Burada birbirini besleyen önemli bir döngü vardır: sürekli öğrenme kültürü gelişim zihniyetini, bu zihniyet modeli ise sürekli öğrenme motivasyonunu besler.

Gelişim Döngüsünü İnşa Etmek

Gelişim zihniyetini kendi yaşamımızda inşa etmek ve sürdürülebilir kılmanın farklı stratejileri mümkündür ama en etkili olanlarından biri: öğrenmeyi de sürdürülebilir kılmaktır. Sahip olduğumuz / olmak istediğimiz yetkinliklerle ilgili çalışmalar gerçekleştirmeye başladığımızda işin en zor kısmı bu öğrenmenin devamlılığını sağlayabilme noktasıdır.

Daha somut bir örnekle her gün 25 sayfa kitap okuma kararı almak kolaydır, biz yetişkinlerin zorlandığı nokta her gün 25 sayfa kitap okuyabilme davranışını gerçekleştirme aşamasıdır. Bunun zor olmasının birçok nedeni olabilir. Günlük yaşam, çocuklar, yoğunlaşan iş temposu hepsi anlaşılabilir sebepler olmakla birlikte bunun üstesinden gelebilecek strateji: odaklanarak ilerlemekten geçer. Yetkinliklerimizi geliştirebilmenin ve devamlılığı sağlayabilmenin ana noktası odağımızı korumaktan geçer. Öğrenmeyi hedeflediğimiz konuya, geliştirmeyi hedeflediğimiz yetkinliğe odaklanarak ilerlemek.

Özellikle öğrenme süresi söz konusu olduğunda hedefe bağlı olmakla birlikte 3 ay kritik önemdedir. Bitiş çizgisi, sürecin başlangıç ​​noktasından itibaren 12 hafta olduğunda ayrıntılarda geçiştirmek veya ertelemek zordur.

Tam da bu noktada kendi gelişim zihniyetimizi büyütebilmek adına önümüzdeki 3 ay için odaklanacağımız 3 hedef belirlemek -bu hedefler aynı yetkinliğe hizmet edecek şekilde seçilirse şahane olabilir- ve bu hedefler için de süreçte bize destek olabilecek 3 kişi belirlemeye ne dersiniz?

Bu aşamadan sonra en kolay atabileceğiniz o ilk adımı belirlemek,

Bu adımı ne zaman atacağınızı belirlemek ve kendinize bir hatırlatıcı seçmek de işinizi kolaylaştırabilir.

Bu yolun kalıcı sonuçlar verebilmesi için ise sürecin sonunda başarıları kutlamak, istediğimiz gibi olmayan sonuçlar için ise yeni bir hedef belirlemek kıymetlidir.

Louise Hay’ın de dediği gibi “hayatımızın geri kalanını hayatımızın en iyi kısmı yapmak” ellerimizdedir.

Bir Cevap bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacaktır.