Çalışan deneyimi ve işveren markası alanında danışmanlık hizmetleri veren 4C1H, 2023’e çalışan deneyimi alanında damga vuracak trendleri açıkladı. Buna göre liderlik, katılım ve çeşitlilik, zindelik, işveren markası ve yapay zeka alanlarına şirketlerin yönelimi artarak devam edecek. İşte 2023 yılında çalışan deneyimini şekillendireceği öngörülen 10 trend…
1- İş hayatına Y ve Z kuşakları şekil verecek
Son yıllarda Z kuşağının gümbür gümbür geldiğini oldukça sık duyuyoruz. Bu kuşağın adaptasyonu, ihtiyaçları ve beklentileriyle ilgili de pek çok araştırma da yapıldı. Ancak artık kuşaklarla alakalı bakış açımızı biraz daha genişletmemiz gerekiyor.
Kuşak kavramı son yıllarda oldukça popüler olsa da kim hangi kuşağı temsil ediyor tekrardan bir hatırlamakta fayda var:
- 1925-1945 arası doğanlar: Sessiz Kuşak
- 1946-1964 arası doğanlar: Baby Boomers
- 1965-1979 arası doğanlar: X Kuşağı
- 1980-1995 arası doğanlar: Y Kuşağı (Millennials)
- 1996-2020 arası doğanlar: Z Kuşağı
Günümüz itibarıyla, tarihte ilk kez beş farklı kuşak aynı anda iş hayatında yer alıyor. Sessiz kuşak azınlıkta olsa da şu an Z kuşağıyla aynı yerde çalışabilmeleri mümkün. İK uygulamalarını beş farklı kuşağın ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde dizayn etmek düşük ihtimal de olsa karşımıza çıkabilecek bir meydan okuma. Ancak yakın gelecekte iş dünyası tamamen el değiştirecek!
50 yıldan uzunca bir süredir Baby Boomer kuşağının iş hayatında çoğunluk olması, bugün içinde olduğumuz iş dünyasını bu kuşağın şekillendirmesini sağladı. Baby Boomer kuşağının hızlıca emekliye ayrılıyor oluşu ve başka bir kuşağın da öğrencilik döneminin büyük ölçüde sona ermesi dolayısıyla iş dünyasında artık çoğunluk Y kuşağında….
PwC’nin yaptığı araştırmaya göre Y kuşağı 2020’den beri tüm dünyada iş gücünün yüzde 50’sinden fazlasını oluşturuyor ve 2025’e kadar bu sayının yüzde 70’leri bulması bekleniyor. Bu, Y kuşağının önümüzdeki yıllarda iş dünyasını domine edeceği ve büyük ölçüde şekillendireceği anlamına geliyor. Her ne kadar popülerliği son yıllarda Z kuşağına kaptırsa da iş gücünde çoğunluğu uzun yıllar boyunca elinde tutacak Y kuşağının beklentilerine en az Z kuşağı kadar kulak vermek gerekiyor.
Y kuşağının ardından hızla gelen Z kuşağı ise 2023 yılında popülerliğini korumaya devam edecek. Dünya Ekonomik Forumu’na göre 2025 yılına kadar Z kuşağı iş gücünün yüzde 25’ini oluşturacak. 2025 yılında toplamda iş gücünün yüzde 90’ınından fazlasını oluşturacak bu iki kuşak için “iş dünyasının yeni sahipleri” diyebiliriz.
İş dünyasının bu yeni sahiplerinin en büyük problemi ise stres ve tükenmişlik hissiyatı. Deloitte’un araştırmasına göre Z kuşağının yüzde 46’sı ve Y kuşağının yüzde 38’i çoğu zaman stresli olduklarını ve ağır iş yüklerinden dolayı tükenmişlik yaşadıklarını söylüyor. Araştırmaya katılanların yüzde 50’si meslektaşlarının tükenmişlik nedeniyle iş değiştirdiğini düşünüyor. Bu da bizlere yöneticilerin ve İK uzmanlarının iş yerinde zihinsel sağlığı destekleyici bir ortam oluşturmalarını, stres ve tükenmişliğin nedenlerini azaltacak hamleler yapmaları gerektiğini gösteriyor.
Baby Boomers’ın iş hayatını 50 yıl boyunca şekillendirdiğini düşünürsek önümüzdeki 50 yıl boyunca ayakta kalabilmek için Y ve Z kuşağının beklentilerini anlamak gerekiyor. Bu iki kuşakla ilgili iyi haberlerden biri ise birbirleriyle oldukça iyi anlaşıyor olmaları. Önceki kuşaklarla sık sık kuşak çatışması yaşayan Y ve Z kuşağını gelecekte daha az çatışmalı bir iş hayatı bekliyor.
2- Tatmin eden bir işin yolu anlam bulduran organizasyonlardan geçiyor
İhtiyaçları ve istekleriyle bu yeni çağa şekil veren çalışanlar için maddesel doyumların yanında anlamlı organizasyonda çalışma hedefi de büyük önem taşıyor. Kısacası; bir işe bağlanmak için artık maddi tatmin tek başına yeterli değil, manevi tatmin de gerekiyor.
PwC’nin yaptığı bir araştırmaya göre çalışanların yüzde 69’u işini manevi anlamda tatmin edici bulmanın önemli olduğunu söylüyor. Cornerstone’un yaklaşık 1000 çalışanla yaptığı bir araştırmaya göre ise katılımcıların yüzde 66’sı iş seçimlerinde kurumun kendi öz değerleriyle ne kadar uyduğuna ve çalıştığı kurumda ne kadar etkili bir iş yapabileceklerine bakıyor. Çünkü çalışılan kurum bir yandan da kişinin kimliğinin bir parçası haline geliyor bu yüzden anlamlı bir kurum kültürü oluşturarak insanların duygularına dokunmak gerekiyor… Bir başka araştırmaya göre de çalışanların yüzde 75’i topluma katkı sağlayan, aldığı kadar da veren bir kurumda çalışmak, şirket vizyonunun topluma ve dünyaya değer katan bir hizmeti sahiplenmesi gerektiğini düşünüyor.
İnsanlar günlük hayatlarında en çok süreyi “iş”e ayırıyor ve bu denli vakit harcanan bir şeyin dünyaya bir anlam katması gerektiğine inanıyor. Gartner’ın 2022’de yaptığı bir çalışma da bu tezi destekliyor. 3500 çalışanla yapılan araştırmaya göre pandemi döneminde çalışanların yüzde 65’i işin hayatlarında kapladığı yerin büyüklüğünü fark ederek, harcadıkları bu zamanın daha anlamlı organizasyonlara özel olmasını tercih ettiklerini söylüyor.
Dış dünyaya daha çok dokunan, dünya için sosyal sorumluluktan çok daha fazlasının yapıldığı bir organizasyon yapısı manevi olarak tatmin duygusunu ve çalışan bağlılığını artırıyor. Çalışanların yüzde 53’ü yöneticilerinin toplumsal olaylarla ilgili ara sıra açıklamada bulunmanın ötesinde faaliyetler gerçekleştirmesi gerektiğine inanıyor.
Özellikle Z kuşağının aktif olarak iş hayatında yer almasıyla birlikte toplumsal cinsiyet eşitliği, katılım-çeşitlilik, sürdürülebilirlik, kurumsal sosyal sorumluluk, özel gün iletişimi gibi konular da ön plana çıkmaya başladı.
3- Yine, yeniden wellbeing
Günümüzde artık neredeyse tüm şirketlerin radarına girerek önem kazanan bir diğer konu da; “Wellbeing” yani bütünsel sağlık. Araştırmalar, son 10 yılda ruh sağlığı sorunlarının, tükenmişliğin ve stresli çalışanların giderek yaygınlaştığını gösteriyor. “Stres” uzun veya kısa vadede birçok hastalığa sebep oluyor.
4C1H’in YouGov Türkiye ile toplam 800 kişiyle gerçekleştirdiği Çalışan Gözünden İyi Bir İşveren Nasıl Olur Araştırması’na göre, potansiyel adayların yüzde 41’i çalışacakları şirketi seçerken iş-yaşam dengesi konusuna verilen öneme bakıyor. Bu da bize çalışanların “stressiz bir çalışma ortamı”na ne denli büyük önem verdiğini gösteriyor.
Wellbeing konusunu odağına alan işverenler ise çalışanların duygusal, fiziksel, sosyal ve finansal olarak sağlıklı olmalarını sağlama sorumluluğunu üstleniyor. 2020’de yapılan bir araştırma “uzaktan çalışma” ile birlikte gün ışığına daha çok maruz kalan çalışanların yüzde 70’inin daha iyi hissettiğini ortaya koydu. Ancak bir başka araştırmada da bu çalışma yöntemiyle çalışanların yüzde 16’sı kendilerini daha yalnız hissettiklerini söyledi. Bu da bize kurumların farklı çalışma yöntemleri için farklı wellbeing projeleriyle çalışanların hayatına dokunmaları gerektiğini gösteriyor. İş dünyası evrildikçe iyilik ve sağlık için birçok yeni yöntem ortaya çıkıyor.
Geçtiğimiz sene adını sıkça duyduğumuz “Büyük İstifa” şirketlerin çalışan deneyimini daha ciddiye alması gerektiğini hepimize gösterdi. Liderlerin çalışanların refahı hakkında daha fazla kurumsal farkındalık oluşturduğu ve refah düzeylerini öncelikli odak noktası haline getirdikleri kültürel değişim daha da hızlandı. Artık yöneticiler, çalışanların refahını yalnızca bir yan hak olarak değil, bir iş önceliği olarak benimsiyor. Bu doğrultuda da wellbeing çalışmaları her geçen gün önem kazanıyor.
Wellbeing; pandemi döneminde hayatımıza girip daha sonra hatırlayacağımız bir kavram değil, ilerleyen yıllarda da bizimle olacak bir kavram olarak 2023 trendleri arasında da yerini alıyor.
4- Kapılarınızı hibrit dünyaya açın
Pandemiyle birlikte önce zorunlu olarak, sonra da alışkanlıktan veya iyi geldiğinden dolayı hibrit çalışma disiplinleri iş dünyasına adapte edildi. Önümüzdeki dönemde de hibrit sistemler birçok alanda hayatımızın bir parçası olacak ve hep birlikte “hibrit bir dünya” oluşturacağız. Nasıl mı?
a. Çalışma Modelleri
Universum’un dünyanın önde gelen işverenlerinde görev alan 1650 farklı yetenek yöneticisiyle yaptığı araştırmaya göre; uzaktan çalışmanın yaygınlaştığı son beş yılda işverenler adaylarda eskiye nazaran daha farklı özellikler arıyor. Uzak iş gücünü güçlendirecek; iş birliğine, dürüstlüğe, etik değerlere ve çeşitliliğe önem veren personeller daha çok tercih ediliyor. İK uzmanları iş birlikçi, takım başarısını kendi başarısının önüne koyan çalışanların hibrit modelde daha başarılı olduğunu söylüyor.
b. Esnek Çalışma Saatleri
Ama gerçekten esnek. Maksimum çalışma saatinin sınırlarını aşacak şekilde esnek değil. Çalışanın kendi saatlerini hatta çalışma günlerini kendi belirleyeceği bir esneklikten bahsediyoruz. Çalışma hayatının daha evrensel bir hale gelmesi, uzaktan çalışma sayesinde aynı kurumda çalışan insanların farklı saat dilimlerinde yaşayabilme potansiyeli esnek çalışma saatlerini iş hayatının daha büyük bir parçası haline getirdi.
Microsoft’un yaptığı bir araştırmaya göre; iş-sosyal hayat dengesizliği ve esnek olmayan çalışma saatleri, çalışanların iş değiştirme nedenleri arasında ilk 3 sırada yer alıyor. Hibrit dünyada çalışan memnuniyetine giden yolda çalışma saatleri oldukça önem taşıyor. Ancak işin verimliliğini artırmada da şaşırtıcı derecede olumlu bir etkisi var. VantageCircle araştırmasına göre esnek bir programda evden çalışmak verimliliği yüzde 13 artırıyor. Araştırmaya katılan bazı çalışanlar sağlık sigortası yerine esnek bir programa sahip olmayı tercih edeceklerini söylüyor.
Esnek çalışma saati uygulamasını, haftada dört gün çalışarak uygulayan Yeni Zelanda’daki bir firma ise; iki aylık deneme süresinden sonra böyle bir programla çalışanların iş-yaşam dengesinin yüzde 24, bağlılığın yüzde 20 arttığını ve çalışanların stres düzeylerinin yüzde 7 düştüğünü ortaya çıkardı.
c. Çalışma Araçları
Mart 2020’de hayatımıza çok hızlı bir şekilde giren bir uygulama vardı: Zoom. O günden bu yana birçoğumuzun hayatında yer etmeye devam etti, bazılarımız ise muadili Microsoft Teams, Google Meet gibi uygulamaları tercih etti. Ancak online toplantıların artmasıyla bu hizmeti sağlayan birçok uygulama artık günlük iş hayatımızın bir parçası haline geldi.
Online toplantı uygulamaları dışında; anlık mesajlaşma, iş takibi, depolama hizmeti, uzaktan takım çalışmasını destekleyen proje takip sistemleri, video kaydetme hizmeti sunan birçok uygulama da iş dünyasında sıkça karşımıza çıkacak. Hibrit dünyanın getirdiği gerekliliklerle birlikte muhtemelen birçok yeni araç üretilecek veya önceden belirli bir kitlenin kullandığı araçlar daha da yaygınlaşacak. Örnek olarak; dünya çapındaki saat dilimlerini kullanıcılara gösteren Every Time Zone, son yıllarda hibrit yapıda çalışan ve farklı ülkelerden çalışanları olan kurumlar arasında giderek yaygınlaşan bir araç. Hibrit dünyada geride kalmamak için çalışma araçlarını da sürekli güncel tutmak gerekiyor.
d. Hibrit Kültür
Artık kurumların hem ofisten çalışanları hem hibrit çalışanları hem de tamamen uzaktan çalışanları var. Peki bu durum bir karmaşaya neden olur mu? Eğer iyi yönetilmezse bu gayet mümkün. Ama bu durum kendi haliyle bir “karmaşa” değil. Tam tersi iyi uygulandığında ciddi avantajlar sağlıyor.
5- Yan haklar motivasyonu artırıyor
Maaş, çok önemli bir faktör olsa da çalışanları motive etmek adına artık tek başına yeterli değil. Tüm dünyada etkisi artarak devam eden yüksek enflasyon sebebiyle çalışanlar için en önemli motivasyon kaynaklarından biri de yan hak paketleri olmaya başladı. Yetenek savaşlarının da yaşandığı günümüz iş dünyasında yalnızca çalışana değil, çalışanla birlikte en yakın aile, eş halkasına da dokunan yan hak paketleri oldukça popüler görünüyor.
Danışmanlık şirketi Paycor’un yaptığı 2022 tarihli araştırmalara göre, şirketlere bağlılık için sağlam bir kültürün önemi yüzde 22’yken, yan hakların önemi yüzde 21. Bu da yan hakların birçok çalışan için “olsa iyi olur” kategorisinden çıkıp “olmalı” kategorisine yükseldiğini gösteriyor.
4C1H’nin YouGov Türkiye iş birliğinde gerçekleştirdiği Çalışan Gözünden İyi Bir İşveren Nasıl Olur Araştırması’na göre; Türkiye’de çalışanların yüzde 89’u sağlık sigortası, telefon ve araba gibi desteklerin sağlanmasını, yüzde 85’i emeklilik planlarına destek olunmasını çok önemli buluyor.
Dünyaca ünlü uluslararası danışmanlık firması Mercer’ın Temmuz 2022’de 708 işverenle yaptığı araştırma sonuçları da bize yan haklarla ilgili popülaritenin sadece çalışan tarafında kalmadığını, bu bakış açısının işverenler tarafından da desteklendiğini gösteriyor.
Araştırmaya katılan 5000 ve üzeri çalışana sahip her 10 şirketten 1’i, 2023’e kadar çocuk bakım desteği vereceklerini söylüyor. yüzde 41’i ise hem çalışan hem aile sağlığıyla ilgili sigorta poliçelerinin kapsamını genişleteceğini ifade ediyor.
Peki, çalışanlar ne tarz yan hakları talep ediyorlar? Isolved’un 1100 çalışanla yaptığı araştırma bize daha kapsamlı sonuçlar sunuyor. Buna göre en çok istenen yan hakların başında yüzde 22 ile öğrenim kredisi borçlarının yapılandırılmasına destek var. Evcil hayvan bakım desteği, marka iş birlikleri, wellness programları yine en çok beklenen yan hak uygulamaları arasında.
Şirketler tarafından en çok sunulan yan hak ise yüzde 92 ile sağlık sigortası. Bunu diş bakımı, birikim planları gibi paketler izliyor. Ayrıca tıpkı çalışma saatleri gibi yan hakların da esnetilmesi, her çalışanın kendi ihtiyacına göre tercihini belirleyebilmesini sağlıyor ve rekabette şirketlerin de elini güçlendiriyor.
Görünen o ki bütünsel çalışan deneyimi; yan hak paketlerini de kapsama yolunda ilerliyor. Yan hak paketleri ise çağın getirdiği ihtiyaçları kapsayacak şekilde evrimleşerek her geçen gün daha da önem kazanıyor.
KAYNAKÇA: Marketing Türkiye