İnsan-merkezli iş hayatı
Elimizde iki hayat bilgisi var: Mutlu olmak için yaşıyoruz ve bu mutlu hayatı elde etmek için çalışıyoruz. Peki, neden bu iki veriyi birleştirip çalıştığımız yerde de mutluluğu aramayalım? Hele ki pandemi gibi hayata bakışımızı tümden değiştirdiğimiz bir olay yaşamışken ve ardından ekonomik çalkantıların global etkileriyle mücadele ediyorken… İşyerinde mutlu olmak, değerli hissetmek, empati kültürünü benimsemiş bir şirkette destekleyici ve duygusal zekası yüksek liderlerle çalışmak hepimizin hakkı.
Modern insanın en büyük sıkıntısı stres. Stresten, anksiyete krizlerinden, telaştan, tükenmişlik sendromundan nasıl uzak durulabilir? Sanki alın yazısıymış gibi görülen tüm bu dertlerin tedavisi aslında o kadar kolay ki. Her şey insan-merkezli bir şirket kültürü oluşturmaya bakıyor. Liderler kendi benimsedikleri liderlik modelinde ve şirket kültüründe yatırımlarını çalışanlarının esenliği, psikolojik güvenliği, gelişimi üzerine yaptıkları anda her şey pozitif manada değişimden geçiyor.
6 adımda çalışan dostu iş ortamları
Şirketinizi başarıya taşımak ve zirvede olmayı şirket kültürü olarak oturtmak istiyorsanız çalışanlarınızın wellbeing derecesinin yüksek olduğundan emin olmalısınız. İnsan-merkezli, çalışan dostu bir şirket ortamı için her şeyden önce şu 6 adımı atmış olmalısınız:
- Pozitif enerji yayın.
İşler yolunda olsun ya da olmasın, bir krizin tam ortasındayken dahi pozitif enerjinizden, gülümsemenizden, nezaketinizden ve destekleyici tavırlarınızdan bir şey kaybetmemeniz gerekiyor. Çalışanlarınıza karşı her daim pozitif olun.
- Herkese saygılı davranın.
İster üstünüz isterse en alt pozisyondan bir çalışan olsun, herkese karşı saygılı bir tutum içerisinde olun. Saygılı liderler çalışanlarda büyük bir bağlılık, motivasyon ve güven yaratır.
- Çok iyi bir dinleyici olduğunuzu gösterin.
Çalışanlarınızın fikirlerine gerçekten önem verdiğinizi onları dinleyerek gösterirsiniz. Aktif dinleme ve empatik dinleme yöntemlerini mutlaka uygulayın. Takdir edin, onaylayın, soru sorun, feedback yöneltin.
- Kişisel bağlantılar kurun.
Çalışanlarınızla kişisel olarak ilgilenin, onları görün, tanıyın, işle ilgili konular dışında da sohbet edin. İş dışında aktivitelerde bir araya gelmeye çalışın. Özel hayatları, hobileri, gelecek planlarıyla ilgili bilgi sahibi olun.
- Anlam yükleyin, bir hedefi paylaşın.
İster işle ilgili bir amaç ister sosyal sorumluluk projesi olsun çalışanlarınızla birlikte ortak bir hedef için mücadele verin. Onlara yaptıkları işin anlamlı olduğunu hissettirin. Her şeyin birlikte, takım ruhuyla başarıldığının altını her zaman çizin.
- Teşekkür edin.
Çalışanlarınıza teşekkür etmek, yaptıklarının ne kadar değerli olduğunu göstermek için hiçbir fırsatı kaçırmayın. Onları anladığınızı, takdir ettiğinizi, emeklerini beğendiğinizi hem davranışlarınız hem de sözlerinizle gösterin.
İnsan-merkezli çalışma ortamları yaratın
Bir şirketin her şeyden önce neye sahip olmak ister? Yüksek karlılık oranlarına, Sürdürülebilir büyümeye, her türlü krizi kolayca aşacağı Yılmazlık derecesine? Elbette hepsi ama hepsinden önce gelen tek bir şey var: İnsan gücü.
Resume Now, bu yıl yayınladığı “The Power of People: Human-centric Workplace” adlı raporunda insan merkezli bir işyerinin çalışan memnuniyeti ve üretkenliğini belirleyen en önemli faktörlerden biri olduğunu ortaya koydu. İnsan-merkezli işyeri, iş-özel hayat dengesini sağlıklı kuran, çalışanların mutluluğunu önemseyen, yaratıcılıklarını özgürce gösterebilecekleri, çeşitlilik ve kapsayıcılık ilkelerinin uygulandığı yerler olarak tanımlanıyor. Bu anlayışla dizayn edilen çalışma ortamları destekleyici, işbirlikçi, özgürlükçü, geliştirici, esnek ve kapsayıcı iş deneyimleri sunar. Resume Now tarafından hazırlanan rapor, İnsan-merkezli iş yerlerinin sunduğu avantajları şöyle sıralıyor:
- Yüksek çalışan memnuniyeti.
Araştırmaya katılan insan-merkezli iş yerinde çalışanların yüzde 86’sı işlerinden memnun olduğunu söylüyor. “Geleneksel işyerlerinde” çalışanlarda ise memnuniyet oranı yüzde 62.
- Üretkenlik artışı.
Araştırma, insan-merkezli işyerinde çalışanların, geleneksel işyerinde çalışanlardan yüzde 17 daha üretken olduğunu ortaya koyuyor.
- Artan çalışan bağlılığı ve Turnover maliyetlerinde düşüş.
Araştırma verileri, insan-merkezli işyerine sahip şirketlerin, geleneksel işyerine sahip şirketlere göre yüzde 20 daha düşük Turnover maliyetine sahip olduğunu gösteriyor.
- Yaratıcılık, motivasyon ve verimlilikte artış.
- Düşük stres ve tükenmişlik sendromu görülmesinde azalma.
İnsan-merkezli işyerleri oluşturmak için şirket kültürünün, liderlik modellerinin ve iş yapış tarzının birbirleriyle tutarlı biçimde yenilenmesi gerekiyor. Bu yenilikler için de iş-özel hayat dengesini sunacak farklı çalışma modellerine alan açılması, dijital teknolojilerin kusursuz entegrasyonu, kapsayıcılık, eşitlik, çeşitlilik ilkelerinin benimsenip uygulanması, gelişim zihniyetine odaklanılması ve empati kültürünün kökleşmesi şart.
Daha güçlü ve daha mutlu bir işyeri için: Empati yapın
Sıradan bir lider yapılan işe, çıkan sonuca odaklanır ama iyi bir liderin odağında insan vardır. İşin potansiyelini belki lider belirler ama gerçeğe dönüşmüş hali çalışanların eseridir. Bu nedenle iyi liderler her zaman çalışanlarıyla ilgilenir, onlara sorular sorar, onları tanımaya ve onlarla ortaklık yaratmaya çalışır. İşyerinde psikolojik güven ortamı sağlamak, böyle liderlerin temel amaçları arasındadır. Kendisi de olabildiğince şeffaf ve otantik olur. Çalışanlarının onu gerçekten tanımasına, eleştirmesine, ona soru sormasına, onunla serbestçe iletişime geçmesine izin verir. Böylece kendisine de bu iznin çıkacağını bilir çünkü. İşte liderler çalışan arasındaki gerçek bağ da bu yolla kurulur. Bu, empatinin yoludur.
Empatik liderlerin temel özelliklerini;
- Duygusal Çeviklik’e sahip olmak,
- Aktif dinleme becerisi,
- Çok yönlü düşünme yeteneği ve geniş bir perspektife sahip olmak,
- Otantik olmak,
- Özfarkındalık ve özdenetimlerinin yüksek olması,
- Şefkatli olmak olarak açıklayabiliriz.
Ernst & Young’ın ABD’de bin kişiyle yaptığı araştırma, empatik liderliğin işyerinde yaratıcılığı, iş tatminini, fikir paylaşımını, inovasyonu ve şirket gelirlerini artırdığını ortaya koyuyor.
Başarı yolunda yasal doping: Duygusal Zeka
1990’lı yıllardan beri bir kavram olarak hayatımızda var olan duygusal zeka (EQ), hem kendimize hem de başka insanlara ait duyguları anlama, sezme, ifade edebilme, hissedebilme, çözümleme ve yönetme yetisi anlamına geliyor. İşyerinde duygusal zeka kullanımı ise özellikle başarılı liderlerin etki alanını ve gücünü artırmaları için başvurdukları yöntemlerden biri. Bir anlamda üstüne çıkılacak yapının zemini, çimentosu. Duygusal zeka olmadan psikolojik güven ortamından, insan-merkezli şirketlerden, duygusal çeviklikten ya da kapsayıcılıktan bahsedemeyiz.
Harvard Üniversitesi tarafından yayınlanan makalede duygusal zekanın bileşenleri; Özfarkındalık, Özdenetim, Sosyal Farkındalık, Sosyal Beceri olarak sayılıyor. Makale duygusal zekasını geliştirmek isteyenlere şu üç öneriyi sunuyor:
- Duygularınızı tanıyın ve onları isimlendirin.
- Çevrenize karşı açık ve şeffaf olun, kendinizle ilgili geribildirimler isteyin
- Kitap (özellikle roman) okuyun. Araştırmalar okumanın başkalarıyla empati kurma gücünüzü artıracağını gösteriyor.
İnsan-merkezli işyerleri, empatik liderlik, mutlu çalışanlar, başarıdan başarıya koşan şirketler… Alınacak yol çok ama merak etmeyin, hepsi için ihtiyacınız olan tek bir şey var: Duygusal zeka. Liderseniz çalışanlarınızla, çalışansanız yöneticileriniz ve iş arkadaşlarınızla sağlıklı iletişim kurmaya, onları önemsemeye, hissetmeye, anlamaya emek verirseniz sonrası kartopu gibi birbirine eklenip büyüyerek gelir.

Bir Cevap bırakın