Yeni bir dil öğrenmek hem çok eğlenceli ve geliştirici hem de zorlayıcı ve uzun vadeli bir süreç. Sadece konuşma temelli dilleri bilmenin iletişime yetmeyeceği kanıtlandıktan sonra iletişim için kullandığımız araçların her biri kendi başlarına bir dil görevini üstlendiler. Beden dili, makine dili, bilgisayar dili ve nihayetinde dijital beden dili… Günümüzde dijital beden diline hakimiyet, başarının anahtarlarından biri olarak görülüyor.
İlk kez 2009 yılında Steve Woods’un dijital marketing ve çevrimiçi data aktarımı sırasında arkamızda bıraktığımız izleri tanımlamak için kullandığı dijital beden dili, bugün geçerli olan daha kapsayıcı kullanımına kavuşmak için bir süre bekledi. 2021 yılında yazar ve konuşmacı Erica Dhawan’ın yayınladığı kitapla dijital beden dilinin şifreleri de çözülmeye başlandı. Dhawan dijital beden dilini; “iletişimde olduğumuz kişiye geçirmek istediğimiz mesajın alt metnini oluşturan yeni bir dil” olarak tanımlıyor.
Dijitalde yanlış anlaşılma riski daha yüksek
Dhawan; “Geçmişte el sıkışma, gülümseme, bir jest ya da mimik karşı tarafa hislerimizi geçirmeye yetiyordu. Ama yeni normal dediğimiz bugünün dünyasında duygularımızı dijital dünyadan da geçirmenin bir yolunu bulmalıyız” diyor. Dhawan’a göre, dijital iletişim araçlarına yaklaşımımızda mutlaka göz önünde bulundurmamız gereken bir nokta var; o da yanlış anlaşılma riski. Bir mail atarken seçtiğiniz kelimeler, cümle yapıları, noktalama işaretleri ve emoji kullanımız, karşı tarafa nasıl geçiyor? Tam istediğiniz gibi mi yoksa yanlış anlaşılmaya açık mı? Ya da son katıldığınız Zoom toplantısını düşünün. Fiziki olarak aynı ortamda olmamanın ardına sığınıp beden dilinizi daha az kontrol ettiğiniz, toplantı sırasında telefonunuza baktığınız, karşı tarafın sözünü kestiğiniz ya da başka şeylerle ilgilendiğiniz oldu mu?
Journal of Personality and Social Psychology tarafından yapılan bir çalışmada, e-postalarda yazılanların yüzde 50 gibi yüksek bir oranda muhatapları tarafından yanlış anlaşılma riski taşıdığı ortaya çıkmış. Fiziksel ortamlarda yanlış anlaşılmamak için kendimizi kontrol etmeye alışkınız ama artık dijital bir dünyada yaşadığımız gerçeğini kabul etmeliyiz. Ve dijital dünya, yanlış anlaşılmalara fiziki dünyadan çok daha açık bir yer.
İşyerinde iletişimin yüzde 70’i dijital
7-38-55 Teorisi.
İşyerinde iletişim üzerine herhangi bir seminere katılmış ya da makale okumuş herkesin vakıf olduğu bu teori, Psikoloji Profesörü Albert Mehrabian imzasını taşıyor. Teorinin anlamı şu: İletişimde beden dili yüzde 55, ses ve tonlama yüzde 38, sözcükler ise sadece yüzde 7 etkilidir.
Bu çalışma 1971 yılına ait. Bugün de geçerli olduğunu varsaymak için elimizde önemli bir veri var; o da artık yüz yüze iletişimin ve sözcüklerin, iletişimdeki yerinin daha da daralmış olması. Yakın tarihte yapılan araştırmalar günümüzde işyeri iletişiminin yüzde 70’inin dijital araçlar üzerinden yapıldığını ortaya koyuyor. Yüz yüze sözlü iletişim yerini büyük ölçüde online toplantılara ve mailleşmelere bırakmış durumda. Değişemeyen -ve değişmeyecek olan- belki de tek bir şey var: insanların birbirleriyle iletişim kurma, birbirini anlama ihtiyacı. Doğru iletişim, işlerin zamanında ve doğru şekilde ilerlemesi için kritik öneme sahip.
Dijital beden diline giriş 101
İster mailleşirken ister Zoom toplantısında ya da online sunumda, her durumda dijital beden dilinizin pozitif olması için şu temel adımları izlemelisiniz:
- Verdiğiniz dikkati ve değeri artırın.
Yüz yüze olmamanız dikkatinizin dağılması ya da daha az önemsemeniz için bir sebep değildir. Mail yazarken ya da okurken dikkatinizi toplayın, muhatabınız sanki karşınızdaymış gibi özenli olun, beden dilinizi ona göre pozisyonlayın. Hatta yazdıklarınızı ya da size yazılanları içinizden okurken tonlamalara ve jestlere yer verin. Bu şekilde yanlış anlaşılmaların ve yetersiz iletişimin önüne geçeceksiniz. Online görüşmelerde de
- Ölçüyü tutturun. Mesajlarınız ne çok kısa ne de çok uzun olsun.
Emojilerle, kısaltmalarla süslediğiniz mailleriniz belki size zaman kazandırır ama karşı tarafta kafa karışıklığı da yaratabilir. Tam tersi, çok uzatılmış mailler ya da online toplantılar da dikkat dağınıklığına yol açacaktır. Yani çok uzun mesajlar sıkıcı görünebilirken, çok kısa mesajlar dijital kaygı yaratabilir. Tam ölçüyü tutturmaya özen gösterin.
- İçerik bombardımanından uzak durun. Sade ve açık olmalısınız.
Unutmayın, amacınız fikrinizi ve duygularınızı en doğru ve açık biçimde karşı tarafa iletmek olmalı. Bunun için grafikler, tablolar, ses dosyaları gibi kaynaklardan yararlanabilirsiniz ama yine doz önemli. Muhatabınızı fazla bilgiye ve beyin fırtınasına boğmayın.
- İyi niyetli olun ve doğru anlamak için özel çaba gösterin.
Evet, karşı tarafın ses tonunu duymuyorsunuz, jest ve mimiklerini okumak için aranızda fazla mesafe var. Ama yine de yanlış anlamalardan kaçmak için karşı tarafa güvenin ve açıkfikirli olun. Onu daha iyi anlamak için dijital beden dilinin şifrelerini çözmeye hazır ve istekli olmalısınız.
- Size en uygun dijital personayı yaratın.
Artık fiziksel hayat dışında da bir personanızın olduğunu kabullenin. Dijital persona, kullandığınız profil fotoğrafınızdan seçtiğiniz fontlara, arka plan görselinden mikrofon ve kamera araçlarını kullanımınıza pek çok ayrıntıyla oluşur. Sık kullandığınız emojiler ya da gif’ler, mail yanıtlama hızınız, kullandığınız selamlama sözcükleri, samimiyet gösteren ifadeler, bunların tümü dijital beden dilinizin birer parçasıdır.
Emoji kullanma becerisi hayat kurtarıyor
Dijital iletişim araçlarıyla birlikte yeni bir alfabe ile tanıştık. Emojilerden bahsediyoruz. Her biri duygu ve düşüncelerimizi ifade edebilmemiz için kelimeler kadar işe yarayan emojilerin, profesyonel hayatta da tercih edilirliği artıyor. Kullanıcılar emojinin aktarmak istedikleri duyguyu karşı tarafa iletmede işlerini kolaylaştırdığını söylüyor.
Araştırmalar günlük hayatta emoji kullananların büyük bölümünün işyeri iletişiminde de emoji kullanımına devam ettiğini gösteriyor. SurveyMonkey tarafından hazırlanan emoji kullanım raporuna göre; Z kuşağının yüzde 58’i duygularını en iyi ifade eden emojilerin olduğunu düşünüyor. Emoji kullanan iş arkadaşlarına karşı düşünceleri ise şöyle: Yüzde 50’si iş arkadaşını daha eğlenceli buluyor, yüzde 43’ü onu daha cana yakın buluyor ve yüzde 35’i iş arkadaşının emoji kullanmasının daha nazik olduğunu düşünüyor.
Dijital ortamda adab-ı muaşeret kanunları
Dijital dünyanın da kendine has gelenek görenekleri, nezaket kuralları bulunuyor. Dijital beden dilimizi oluştururken “elegan bir profil” çizmek hepimizin arzuladığı bir şey olsa gerek… Bunun için şu adımlara dikkat etmeliyiz:
- Ortam hakimiyeti: Dijital dünyadaki ana ortamlar hangileri? Mail kutusu, online toplantı odaları, online mesajlaşma uygulamaları, şirketiçi online haberleşme kanalları… Tüm bu ortamların nasıl kullanıldığına hakim olursak nerede nasıl davranmamız gerektiğini bilir ve böylece özsaygısı yüksek ve güven veren bir dijital beden dili inşa edebiliriz.
- Hız ve pratiklik: Her şey daha hızlansın ve pratiklik kazansın diye fiziksel dünyanın yüklerini sırtından atan dijital dünyadaki ölümcül günahlardan biri yavaşlık. Maillere zamanında dönüş yapma, toplantılara katılım, toplantı organize etme ve online sunum yapma konusunda ne kadar pratiğimiz olursa o kadar hızlı ve pratik hareket edebiliriz.
- Sözsüz iletişim araçlarına hakimiyet: Emoji, noktalama işaretleri, imaj dosyalarının yerinde kullanımıyla etkileyici bir dijital beden dili yaratabilirsiniz.
- Kapsayıcılık: Farklı çalışma tarzlarını, özgün perspektifleri, farklı kültürleri coğrafi uzaklık ya da başka bir engel tanımaksızın bir araya getiren dijital dünyada bir centilmen olmak için çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık ilkelerini kesinlikle benimsemiş olmalısınız. Dijital beden diliniz, kapsayıcı ve empatik olmalı.

Bir Cevap bırakın